20. yüzyılın iki filozofu: Gilles Deleuze ve Emmanuel Levinas. Her iki ismin de kendi bağlamları ekseninde düşünce dünyasına özgün katkılar sunmuş oldukları inkâr edilemez bir gerçektir. Aynı dönemde yaşamışlardır. Fakat düşünce dünyasının farklı yönlerine odaklanmışlar ve farklı perspektiflere dikkat çekmişlerdir. Bu çalışma, Deleuze ve Levinas arasında felsefi bağlamda bir karşılaştırma yapma amacını taşımamaktadır. Bundan daha ziyade Ortadoğu’da yaşanan bir gelişmeye, daha belirgin bir ifadeyle Sabra ve Şatilla katliamına verdikleri tepkilerin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Eylül 1982’de yaşanan Sabra ve Şatilla katliamı, insanlık tarihi açısından derin izler bırakan bir gelişme olarak görülmektedir. Bu gelişmeye yönelik olarak Deleuze’ün ve Levinas’ın farklı refleksler ve reaksiyonlarla bir o kadar farklı görüş ve söylemler inşa ettikleri görülmüştür. Esasında tarihi ve politik bir olay karşısında iki düşünürün birbirine zıt denilebilecek yaklaşımları, çalışma bağlamında dikkat çekici olduğu düşünülen ipuçları sunmaktadır. Nitekim bu husus çalışmanın temel odak noktasını teşkil etmektedir. Dolayısıyla makalenin bu çerçevedeki temel amacı, ilgili görüşlerin ve söylemlerin karşılaştırılması olmuştur.
Two 20th-century philosophers: Gilles Deleuze and Emmanuel Levinas. Undeniably, both have made original contributions to the world of thought in their contexts. They lived in the same period. However, they focused on different aspects of the world of thought and drew attention to other perspectives. This study does not aim to compare Deleuze and Levinas philosophically. Instead, the aim was to compare their reactions to a development in the Middle East, more specifically to the Sabra and Shatila massacre. The Sabra and Shatila massacre in September 1982 is seen as a development that left deep traces in human history. It has been observed that Deleuze and Levinas constructed different views and discourses with different reflexes and reactions towards this development. The two thinkers' seemingly contradictory approaches to a historical and political event offer clues that are considered remarkable in the study's context. This issue constitutes the primary focus of the study. Therefore, the article's primary purpose in this framework is to compare the relevant views and discourses.